Evrenin en eski zamanlarında, Güneş Kız ve Ay Oğlan birbirlerini ilk kez fark ettiklerinde, aralarında anında bir bağ oluşmuştu. Güneş Kız'ın parlaklığı Ay Oğlan’ın yüzeyini ışıldatıyor, Ay Oğlan’ın sakin ve dingin varlığı Güneş Kız’a huzur veriyordu. Ancak Dünya, onları ayrı tutmakta kararlıydı. İkisi de onun çekim alanında hapsolmuştu ve yalnızca 15 günde bir, kısacık anlarda birbirlerine bakabilirlerdi. Bu ayrılık, Güneş Kız’ın kalbini ağırlaştırıyordu. Sevgisini ifade etmek için her dolunayda bir dilek tutar, bir ağaca dileklerini asardı. Bu ağaç, evrenin ilk dilek ağacıydı ve Güneş Kız’ın gözyaşlarıyla beslenirdi. Her bir dileği, kendini evrende bir enerjiye dönüştürüyordu. Kadınlar bu hikayeyi duyduklarında Güneş Kız’ın dilek ağacına özenip kendi umutlarını, arzularını temsil eden objeler takmaya başladılar. Zamanla bu objeler, koruyucu tılsımlara dönüştü: bir mandala hayat döngüsünü temsil ederken, düş kapanı huzurlu uykuları çağırıyordu. Melek sembolleri koruma dileklerini, tüyler ise hafifliği ve özgürlüğü simgeliyordu. Günümüzde, dilek ağacının bu mirası, Aurora Mücevher Koleksiyonu’nda yaşıyor. Özellikle küpeler, bu geleneği en güzel şekilde yansıtıyor. Her bir çift küpe, Güneş Kız’ın dilek ağacına asılan bir tılsımı simgeliyor. Kulaklarındaki altın ise enerjiyi ileterek dileklerin gerçeğe dönüşmesine yardımcı oluyor. Koleksiyon, insanın içindeki enerjiyi keşfetme yolculuğuna eşlik eden bir rehber. Kadınlar, her bir parçayı seçerken yalnızca bir takı değil, aynı zamanda umut, koruma ve arzularını ifade eden bir sembol alıyorlar.